10 Ağustos 2016 Çarşamba

BOZCAADA GEZİ NOTLARI



Bozcaada...O kadar çok duydum ki metini bu güne kadar, o kadar çok plan yaptım ki gitmek için ama kısmet bu güne imiş meğer.
    İnsan ne kadar okursa okusun,ne kadar dinlerse dinlesin gezmek görmek gibisi yok.Bozcaada'ya ayak basar basmaz insanların burayi neden bu kadar tercih ettiğini anladım.
   Bozcaada'ya gitmeden önce Eyvah Eyvah filminin meşhur Geyikli beldesini ziyaret etmeden geçmedik. Zaten iskeleye 5 dakika sonra variyorsunuz.Bozcaada ile gemideyken tanisiyorsunuz. Bozcaada Kalesi karşınızda. Biz 5 gemisi ile geçtik,gece 12 ye kadar her saat sefer var.
Rum mahallelerinde geziniyoruz;6 tane Rum aile kalmış. Dar sokak aralarındaki Rum meyhaneler hep denize çıkıyor. Mis gibi mezeler,mavinin her tonunda sandalyeler,aksesuarlar ve en güzeli de her yerde sardunyalar...Yaşayan sokaklar bunlar belli, eski komşuluklar var,samimiyet var,özlediğim kapı önü sohbetleri var...Bencillik ve teknolojinin zararları bu güzel adaya ulaşamamış sanki.Umarim çok az kalan bu guzellikleri de bitirmezler...

Bozcaada'ya mutlaka araç ile gitmelisiniz çünkü Türkiye'nin 3.büyük adasını yürüyerek gezemezsiniz. Biz denize girmedik ama muhtesem plajlar var adanın güney tarafında. Orası ayrı bir dünya sanki.Birbirinden bağımsız,bazıları oldukça lüks bağ evleri. Taş evlerin önlerinde meşhur üzüm bağları...Evlere mi bakayım,bağlara mi bakayım derken 3 tur atıyoruz ve meşhur akvaryum koyunda gün batımını izliyoruz...
Akşam yemeğimizi deniz kenarında bir balık restoranında yemeği seçiyoruz.Gurup olarak gittiğimiz için sesimi çıkarmıyorum ama ben olsam ara sokaklardaki Rum meyhaneleri seçerdim.Zaten keşfe çıktığımdan birdahaki sefere eşim için planlamış oluyorum.7 den 70'e çiftler için harika mekanlar . Balık rakı roka,mis gibi de hava...
 Akşam yemeğinde balığımızı yedikten sonra ben başlıyorum tek başıma çarşı turuna.Mis gibi dağ kekikleri,nane,otlar...Herseyin reçelini yapmışlar.Tadiyorsunuz ve alıyorsunuz. Özellikle domates ve incir nefis.


 Meşhur çiçek pastanesine gidiyorum Damla sakızlı ve badem kurabiyesi için ama almıyorum. Çünkü bademli kavala kurabiyelerinin en güzelini Yunanistan'a gidince babam getiriyor ve çocuklardan bize kalmıyor. Pastane çok şirin ve keyifli.
 Çarşı oldukça kalabalıklaşmış görünüyor. Ara sokaklara dalıyorum kimbilir ne hayatlar gizli.Sonra annemin gurubu buluyorum,Rum evlerinin olduğu sokakları ve kiliseyi görüyoruz.Yanimda slr makine olsa ve gün ışığı olsa ne resimler çekilir diye hayıflanıyorum.Tekrar gelmek için bir sebep daha buluyorum.
Annemle biraz soluklanıp damla sakızlı kahvemizi Çınaraltı kahvesinde içiyoruz.

12 vapuru ile tatlı bir yorgunlukla ve yapmak isteyip de yapamadıklarımın hayali ile Bozcaada'ya veda ediyorum.

 Tekrar görüşmek üzere hoşçakal Bozcaada...



14 Temmuz 2016 Perşembe

KÖYÜMÜN MİS KOKULU EKMEĞİ

 Çocukluğumuzun lezzetleri vardır hiç unutamadığınız. Yıllar sonra bile o tadı yakalarsan eğer hemen çocukluğumuzu geri getiren lezzetler...
    Herkesin ağız tadı başkadır tabi , kişiye göre, yöreye göre,anamızın elinin lezzetine göre değişir. Benim çocukluğumun unutulmaz tatlarindan biridir köy ekmeği. Ekşi maya ile yoğrulan ve taş fırında pişirilen,anneannemin Şabanmera köyünün ev ekmeği. Valla ister taze olsun ister bayat hiç farketmez.Taze ve sıcak ise sürerim tereyağını,yanına yine trakyamin keçi peynirini, oh mis gibi afiyetle yerim.Bayat ise kizartirim,yaglarim,üzerine salça sürerim.Yanina birde çay demlerim,benden mutlusu yok.
Her yaz tatiline geldiğim zaman Yaylaya giderken Şabanmera köy ekmeği almadan geçmem.Bütün kış özlediğim ekmek kokusunu ciğerlerime doldururum.Hemen çocuklara koparırım birer parça.Onlar da bağımlı olsun,içlerine işlesin memleket kokusu,evine gelmenin iç huzuru.Özlerini unutmasınlar,çocukluklarina dair bu güzel kokuları anımsasınlar diye...
Geçen yıl ekmek alacağım diye bahçeye girince evin köpeği beni bir kovaladı,kaçarken dizlerimi parçaladım düşünce.Ama şimdi akıllandım,arabadan inmiyorum. Geçen gün yine geçerken uğradık,ekmeklerin beş dakikası varmış,köpek de bağlıymış . Haydi çocuklar inin arabadan dedim.Ekmekleri görelim nasıl yapılıyor.
Ellerimiz yana yana aldık ekmekleri,düştük yollara,mis gibi ekmek kokusuyla...
   Dediğim gibi herkesin çocukluğunda farklı kokular ,lezzetler ve bunlarla birlikte yaşanmışlıklar vardır. Kimi kokular mutluluk anımsatırken,kimileri acılarımızı deşer.Ne olursa olsun hepsi çocukluğumuzdur,sevdiklerimizdir,yaşamımızın parçasıdır.
   Valla peynir ekmekten başlayıp sayfalarca yazabilirim ama daha fazla uzatmayayım. Bilenler bilir zaten ama ,yolunuz trakyamin,saros körfezi sahillerine düşerse eğer,yol kenarlarında satılan köy ekmeklerin in tadına bakmadan sakın geçmeyin.Ekmeği de keçi peyniri ile yiyin ama o da trakyadan olsun.Şabanmera köyünün en güzel ekmeği ,Yayla sapagina girdikten sonra köy girişinde sağ tarafta çakır gözlü, güler yüzlü Sadiye teyzenin ekmeğidir,benden söylemesi.
Hoşçakalın...



10 Temmuz 2016 Pazar

Sevim Sultan'da Bayram Kahvaltimiz

    Yine günler ayları kovaladı,bir bayram daha şeker tadında geldiiii geçti.
   Klasikleşen bayram kahvaltımızı yine babaannemizin,çocuklarımızın ninesinin güzel evinin bahçesinde yaptık.



    Aslında hepimizin hayatı çocuklarımız olana kadar ve çocuklardan sonrası değil mi zaten. Çocuklarımız için kendimizden vazgeçmesek  bile farkında olmadan hayatımızın merkezine onları koyup,hayatimizi onlara göre şekillendiriyoruz. İleride onların dede nine olmaları için dua ediyoruz. Rüzgar'ın 40 ucurmasinda eve dönerken yumurta gibi olsun diye yumurta alip,dede olsun diye yüzüne un sürmüştük😂 İşte ilk günden beri yavruları,sonra onların yavrularını hayal ederken buluyoruz kendimizi.
    Bir babaanne evlatlarını,
torunlarını,torunlarının çocuklarını kanatlarının altına almaktan daha çok ne ister ki!Biz onun gibi güzel ömür dileriz, babaanneler,dedeler,anneanneler,nineler de Allah'tan sağlıklı ömür diler. Bir yıl daha,bir yıl daha...


İşte böyle mutlu bir gün daha son buldu kahkahalar arasında.
    Başka bir bayram sabahında görüşmek dileğiyle...
    Herkese ailesiyle,sevdikleriyle nice mutlu bayramlar...